Ekonomi

İSO Başkanı Bahçıvan: Hedefimiz ileri teknolojiye dayalı üretim olmalı

İSO’dan yapılan açıklamaya göre, İSO’nun Ekim ayı meclis toplantısının başlığı “Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında Yeni Nesil Sanayi İçin Önceliklerimiz Ne Olmalı?” Ana gündem maddesiyle gerçekleştirildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Bahçıvan, ucuz işgücüne ve ucuz hammaddeye dayalı eski üretim biçiminin artık yerini, temel unsuru yüksek katma değer olan, bilim ve teknolojiye dayalı bir sanayiye bıraktığını belirtti.

Bahçıvan, “Günümüzde ülkelerin rekabet gücü, mal ve hizmet üretiminin ötesinde, ileri teknolojiye dayalı yüksek katma değeri ne ölçüde taşıyabildiğine bağlı hale geldi. Yüksek teknolojinin üretimdeki payı hâlâ son derece düşük. Hedefimiz” Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında ileri teknolojiye dayalı, katma değerli üretim yapılmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

Millet olarak 100 yıldır her ekim ayının sonunda hoş bir heyecan yaşadıklarını belirten Bahçıvan, şöyle konuştu:

“Heyecanımızın kaynağı, milli iradenin ve halkın yönetime katılımının önünü açan Cumhuriyetimizin bu topraklarda kurulmasıdır. Pazar günü kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramı sadece bir kutlama değildir. ama bize bu vatanı, bağımsızlığımızı armağan edenlere vefa ve minnet örneğidir. Bunu hiçbir zaman unutmayalım. Biz 100 yaşındayız.” Yıllardır bizi huzur ve sükunet içinde bir arada tutan en değerli ortak bağımız ve bedelimiz Cumhuriyet’tir. 100 yıldır etrafımızdaki ateş çemberinin ortasında huzur içinde yaşıyorsak bu Cumhuriyetimizin sayesindedir.

Bu anlayıştan hareketle Cumhuriyetimizi korumak ve yaşatmak önceliğimiz olmalıdır. İSO olarak bunun bilincindeyiz. 1973 yılında Cumhuriyetin 50. yılına tanıklık eden o zamanın 21 yaşındaki genç İSO, faaliyetleri ve coşkusuyla bu yıl Cumhuriyetimizin 100. yılına tanıklık ediyor. Cumhuriyet Bayramınızı şimdiden tebrik ediyorum. “Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi saygı ve rahmetle, gazilerimizi şükranla anıyorum.”

Noktakule Pasajı’nda hazırlanan serginin 100’üncü yıl kutlamaları kapsamında açıldığını kaydeden Bahçıvan, “Cumhuriyet’in 2. yüzyılı bu hafta sonu başlayacak. Herkes hesap vererek geleceğe yönelik öncelikleri ve yol haritalarını belirlemeye çalışıyor.” Kendi açılarından geride kalacak olan yüzyıl.” dedi.

“Sadece ekonomik büyümeye, rakamlara ve niceliksel değerlere dayalı anlayıştan acilen vazgeçmeliyiz.”

Erdal Bahçıvan, sanayici olarak bu muhasebeyi yapmanın kendileri için kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

“Bu ayki Meclis toplantımızın ana gündem maddesi de bunu ortaya koyuyor. Bugün aramızda bulunan değerli konuğumuz Sayın Şevket Pamuk, sadece son 100 yılda değil, son 200 yılda da ekonomik büyümenin arttığını söylüyor. Türkiye dünya ortalamalarına yaklaştı ama insani gelişme dünya ortalamalarının altında kaldı Sayın Pamuk, Türkiye’deki uzun vadeli ekonomik kalkınmanın neden dünya ortalamalarını geçemediğini de sorguluyor.

200 yıldır buz pateni yapıyoruz. Bu gidişattan çıkabilmek için sadece ekonomik büyümeye, sayılara ve niceliksel değerlere dayalı hakim anlayıştan acilen vazgeçmemiz gerekiyor. Yeşil ekonomiye dayalı bütünsel kalkınma, teknoloji odaklı yüksek katma değerli üretim, Ar-Ge, tasarım ve dijitalleşme, verimlilik ve ölçek ekonomisi, nitelikli eğitim ve nitelikli insan gücü Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında önceliklerimiz olmalıdır. Bu konular ve öncelikler bir süredir ülkemizin gündeminde yer alıyor ve tartışılıyor. Burada önemli olan konuşulanların hayata geçirilmesi olmalıdır. “Aksi takdirde kendimizi aynı sözlerin defalarca tekrarlandığı bir kısır döngüye mahkum etmiş oluruz.”

“Sadece para politikasının reformların uygulanması için uygun ortamı yaratmasını bekleyebiliriz.”

Dünyadaki enflasyon oranlarının hâlâ hedeflerin üzerinde olduğunu hatırlatan Bahçıvan, bugünlerde küresel ekonominin zayıf büyüme ve yüksek enflasyon sorunuyla mücadelesini sürdürmek zorunda olduğunu vurguladı. Bahçıvan, uluslararası kuruluşların zayıf büyümenin sadece birkaç yılla sınırlı kalmayıp daha uzun süreli olabileceği uyarısında bulunduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:

“Ülkemizde 2023 yılını nispeten yüksek bir büyüme ile kapatacağımız açık. Ancak büyüme kompozisyonumuzun kırılganlıklarımızı artırdığını da unutmamak gerekiyor. Sanayi üretimi ve ihracatın zayıf olması, özel tüketimin ise zayıf olmasıyla istikrarsız görünüm devam ediyor. İthalatın canlı kalması.Bunun yansımalarını cari açık ve enflasyonda yaşamaya devam ediyoruz.Tüm bunlara depremin kamu mali istikrarı üzerinde yarattığı baskıyı da eklememiz gerekiyor.Yeni ekonomi yönetimimiz ekonomi politikalarında köklü değişiklikler yaptı, özellikle para politikası ve yeni bir yol haritası ortaya koymak.

Orta Vadeli Program’da (OVP) en net şekilde gördüğümüz bu yol haritasını tek cümleyle özetlemek istersek; ‘Büyüme ve istihdamda ağır maliyetler ödemeden enflasyon, cari açık gibi kırılganlıkların azaltılmasıdır’ diyebiliriz. Böyle zor bir hedefe ulaşabilmek için öncelikle dış talebin ve üretken yatırımların büyümeye katkısının artırılması, özel tüketim harcamalarının daha ölçülü seviyelere düşürülmesi gerekiyor. “Bu amacın OVP’de cesurca altının çizildiğini görüyoruz.”

Para politikasının yapısal sorunları tek başına çözecek güce sahip olmadığını belirten Bahçıvan, ancak para politikasının ihtiyaç duydukları reformları hayata geçirebilmeleri için uygun ortamı yaratmasını bekleyebileceklerini açıkladı.

Bahçıvan, “Bu açıdan baktığımızda enflasyonda kalıcı bir iyileşme sağlayacak, diğer taraftan gerçekçi bir şekilde gelir düzeyimizi artıracak ve dış pazarlarda rekabet gücümüzü artıracak temel unsurun yüksek olması ve kalıcı verimlilik artışlarıdır. ” dedi.

“İsrail’i yerleşik norm ve değerleri tanımadığı için şiddetle kınıyorum.”

İSO Başkanı Bahçıvan da konuşmasında İsrail-Filistin çatışmasına değindi. Bahçıvan, maalesef Türkiye’nin yakın coğrafyasında kan, gözyaşı ve barut kokusunun hiç eksik olmadığını belirterek, “1948 ve 1956 Arap-İsrail savaşlarından, 1967 ve 1973 Arap-İsrail savaşlarından sonra. 1979’da Afganistan’ın işgali. İran-Irak savaşı, 1991’deki Birinci Körfez Savaşı, 1990’ların başındaki Bosna Savaşı, Kafkasya’daki Dağlık Karabağ Savaşı, İkinci Körfez Savaşı ve Irak’ın işgali. 2003’te başlayan Suriye Savaşı ve ardından 2011’de başlayan Libya İç Savaşı, 2022’de başlayan Ukrayna savaşı ve 7 Ekim 2023’te Gazze’de başlayan savaş. diğerlerinden çok farklı ve pek çok bilinmeyenli, nereye evrileceği belli olmayan bir denklem gibi dünya tarihinde de önemli bir kırılmaya işaret ediyor: “İsrail, her ne kadar bir hukuku ve ahlakı olsa da maalesef toplumun en savunmasız kesimlerine saldırıyor. Hastaneler ve ibadethaneler dahil çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve masum siviller.”

Bahçıvan, Gazze’deki çatışmaların sadece yerel dinamikler ve süreçler üzerinden değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Küresel hegemonya mücadelesi, ABD, AB, Çin ve Hindistan temaslarıyla küresel tedarik zinciri ve lojistik ağlarının yeniden yapılandırılmasını amaçlayan koridor projeleri, Doğu Akdeniz’deki güç kaynaklarının paylaşılması çabası gözden kaçmamalı” Bu olayı değerlendiriyoruz. Ancak insan hayatından daha pahalı hiçbir şeyin olmadığını özellikle vurgulamak isterim.” “Hiçbir şey olamaz. Uluslararası hukuku ve büyük emekler sonucu elde edilen modern dünyanın yerleşik norm ve değerlerini tanımayan İsrail’i şiddetle kınıyorum.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu